Afyon Bayan Masör Hizmeti Ebru

Afyon Bayan Masör

Afyon Bayan Masör Domuzcuk, ellerini suya çarpmaktan vazgeçti.

“Başımda bir ağrı var” dedi. “Havanın biraz daha serin

olmasını arzu ederdim.”

“Ben de yağmur yağmasını isterdim.”

“Evlerimize gitmemizi arzu ederdim.

Domuzcuk, havuzun kenarındaki eğilimli kumların üstüne

uzandı. Tombul göbeğinin üstündeki sular kurudu. Ralph,

semane karşı su püskürttü. Bulutların arasında kımıldayan

ışıklı bir kir, güneşin seyrini gösteriyordu. Ralph suda diz

çöküp, çevresine bakındı:

“herkes nerede?”

Afyon Bayan Masör

Domuzcuk doğrulup oturdu:

“Barınaklarda yatıyorlardır bir ihtimal.”

“Eric’le Sam nerede?”

“Ve Bill?”

Domuzcuk parmağıyla büyük kayanın ötesini gösterdi.

“İşte oraya gittiler. Jack’ın şölenine.”

Ralph tedirgindi:

“Gitsinler” dedi. “Umurumda değil.”

“Sırf birazcık et uğruna…”

Ralph, zekice konuştu:

“Avcılık uğruna da” dedi; “bir kabileymiş şeklinde davranmak

uğruna da, yüzlerine savaş boyası sürmek uğruna da.”

Domuzcuk, suyun altındaki kumu karıştırarak, Ralph’ın

yüzüne bakmadan mevzuştu:

“hepimiz de gitmeliyiz bir ihtimal.”

Ralph, derhal Domuzcuk’a baktı. Domuzcuk’un yüzü

kızardı:

“kısaca kötü bir şeyin olmasını önlemek için demek

isterim…”

Ralph yeniden su püskürttü.

Ralph ile Domuzcuk, Jack’ın kabilesinin yanına varmadan

çok önce, şölenin gürültüsünü duydular. Ormanla deniz kıysıcaklıkiçinde, hindistancevizi ağaçlarının altında, çimenle örtülü

ve yumuşak topraklı geniş bir şerit vardı. Bu yumuşak

topraktan bir adım aşağıya atınca, kum başlıyordu. Denizin

kabaran sularının hiçbir zaman kaplamadığı, üstüne sık sık

basılan bu beyaz ve iyice elenmiş kum, ılık ve kuruydu. Bu

kumun altında bir kayalık, lagüne doğru uzanıyordu.

Kayalığın ötesinde gene kısa bir sahil şeridi vardı, sonra da

deniz. Kayanın üstünde bir ateş yakılmıştı; kızartılan domuz

etinin yağları, görülmeyen alevlerin içine damlıyordu.

Domuzcuk, Ralph, Simon ve domuzu pişirmekle uğraşan iki

oğlan haricinde, adanın tüm çocukları çimenli yerde

toplanmışlardı. Ellerinde et, gülüyorlar, şarkı söylüyorlardı.

Kimi otların üstüne yatmış, kimi çömelmiş, kimi ayakta

duruyordu. Yüzlerine bulaşan yağa bakılacak olursa, yiyecek

faslı hemen hemen bitmişti. Birkaç çocuk, ellerindeki

hindistancevizi kabuklarından su içmekteydi. Şölen

başlamadan önce, büyük bir ağaç kütüğü çimenin ortasına

getirilmişti. Yüzü boyalı, başı çelenkli Jack, bir put gibi

kurulmuştu bu kütüğün üstüne. Yeşil yapraklara koyulmuş

yığın yığın et, meyveler ve su dolu hindistancevizi kabukları

vardı yanı başında.