Afyon Mutlu Son

Afyon Mutlu Son

Turner ters ters güldü. “Hepsi doğru, her bir zerresi. Seni ufak kız, kendinden daha deneyimli erkeklerden uzak durmayı öğrenmelisin. Afyon Mutlu Son ” Miranda içkisinden bir yudum daha aldı, bir yudumda fondip yapmamak için kendini zor tutmuştu. Eğer yapsaydı, büyük ihtimalle boğazı yanacak, içki genzine kaçacak ve kendini Turner’a güldürecekti.

O da utancından ölmek isteyecekti. Turner akşamdan beri tersleniyordu. Bir tek kaldıklarında iğneleyip onunla alay ediyor,Afyon Mutlu Son  başkalarının yanında sessiz ve asık suratlı oluyordu. Onu böylesine sevmiş olduği için kendi hain kalbine lanet ediyordu. Oysaki bütün gece gaslınü ondan ayırmayan, gülümsemesi aydınlık ve açık olan Winston’a âşık olması çok daha basit olurdu. Hayır, onu istiyordu. Ona gülüp onunla alay ederken, bir taraftan sanki bir panzehirmiş gibi davranmaya başlamış olan, cıva şeklinde akışkan ruh halleriyle Turner’ı.

Aşk ahmaklar içindi. Aptallar. En büyük aptal da kendisiydi. “Ne düşünüyorsun?” dedi Turner. Miranda, “adam kardeşini, ” diye yanıt verdi. Sırf tersleniyor olmak için. Gerçi birazcık da doğruydu. “Aaa, ” dedi ve bardağına biraz daha brendi ekledi. “Winston. İyi çocuk.” “Evet, ” dedi Miranda, birazcık küstahça. “Hoş çocuk.” “sempatik çocuk.”

Afyon Mutlu Son

“Toy çocuk.” Miranda omuzlarını silkti. “Ben de öyleyim. Belki bu nedenle birbirimize uyuyoruz.” Turner bir şey söylemedi. Miranda içkisini tamamlamış oldu. “Sence öyle değil mi?” diye sordu Miranda. Turner gene mevzuşmadı. “Winston, ” diye üsteledi Miranda. “O senin adam kardeşin. Onun mutlu olmasını istiyorsun, değil mi? Onun için iyi olacağımı düşünmüyor musun? Onu mutlu edeceğime inanmıyor musun?” “Bunu niçin bana soruyorsun?” diye sordu

Turner. Miranda omuz silkti ve parmağını bardağında kalan son damlalara daldırdı. Parmağını yaladıktan sonrasında, başını kaldırdı. Afyon Mutlu Son “Hizmetinizdeyim, ” diye mırıldandı Turner ve onun kadehine iki parmak daha brendi doldurdu. Miranda teşekkür eder gibi başını salladı ve sonra sorusunu yanıtladı. “Bilmek isterim, ” dedi “Ve başka kime soracağımı bilemiyorum. Olivia Winston’la evlendiğimi görmeye o denli istekli ki, onunla kiliseye gitmemi en çabuk ne sağlayacaksa, onu söyler.” Turner mevzuşuncaya kadar saniyeleri sayarak bekledi. Bir, iki, üç… Ve sonrasında Turner hırıltılı bir nefes aldı. “Bilmiyorum, Miranda.” Sesi bitkin ve bitkindi. “Bilmiyorum, onu niçin mutlu etmeyesin ki. Sen herkesi mutlu edebilirsin.” Seni bile mi? Bu sözleri söylemek Miranda’nın canını acıtırdı, bundan dolayı şöyle sordu, “Sence o beni mutlu edebilir mi?” Turner’ın bu suali yanıtlaması daha uzun zaman aldı.